İlaç Sektörü Mayıs 2019

Toplumların varlığının, refahının ve sürekliliğinin en büyük kaynağı olan sağlığa birinci derecede etki eden ilaç sektörü, her ülke için olduğu gibi Türkiye için de büyük bir önem taşımaktadır. Bugün itibariyle 82 milyon olan Türkiye nüfusunun Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) projeksiyonlarına göre 2023 yılı sonunda 86 milyona, 2040 yılı sonunda ise 100 milyona ulaşması beklenmektedir. Bununla birlikte sağlık alanındaki gelişmeler sonucunda yaşam süresinin uzaması, ülkemiz nüfusunun her geçen yıl daha da yaşlanması sonucunu doğurmaktadır. TÜİK verilerine göre 2008 yılında 4,9 milyonla ülke nüfusunun %6,8’ini oluşturan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın sayısı 2018 yılı itibariyle 7,2 milyona yükselmiş ve nüfusun %8,8’ini oluşturmuştur. TÜİK projeksiyonlarına göre 65 yaş üstü nüfusun 2023 yılı sonunda 8,9 milyon ile %10,2 paya, 2040 yılı sonunda ise 16,3 milyon ile %16,3 paya ulaşması öngörülmektedir. Söz konusu veriler ilaç sektörünün ülkemiz için önemini göstermekle birlikte, aynı zamanda sektörün ülkemiz içerisindeki büyüme potansiyelini de ortaya koymaktadır. Türkiye’de 2018 yılında 2,3 milyar kutu ilaç satılmış olup, kişi başına 28 kutu ilaç alınmıştır. Kişi başına ilaç kullanımının aynı kalması halinde dahi 2023 yılında 2,4 milyar kutu, 2040 yılında ise 2,8 milyar kutu ilaç satılması beklenmektedir. Ayrıca yaşlanan nüfus göz önüne alındığında kişi başına düşen ilaç kullanımının daha da artacağı öngörülmektedir.

Artan nüfusla birlikte sağlık harcamalarında da artış meydana gelmektedir. Ülkemizde yapılan sağlık harcamalarının %78’inin genel devlet bütçesi tarafından karşılanmaktadır. Bununla birlikte, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bütçesinde her geçen yıl artarak devam eden açıklar nedeniyle sağlık harcamalarının kontrol altına alınması; kamu otoritesi için oldukça önemli bir husus olmuştur. Bu amaçla ülkemizdeki ilaç fiyatlarının belirlenmesinde 2004 yılında itibaren “Referans Fiyat Sistemi” uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamaya göre ilaç fiyatları; ürünün Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’daki depocuya satış fiyatlarından en ucuzunun referans fiyat olarak kabul edilmesiyle belirlenmektedir. Ancak, ilacın imal veya ithal edildiği ülkeler referans ülkelerden farklı ise ve bu ülkelerde depocuya satış fiyatı referans ülkelerdekinin altındaysa, bu fiyat referans olarak alınmaktadır. Döviz bazındaki bu fiyat dönemsel Avro kuru ile çarpılarak TL fiyat belirlenmektedir. Bu fiyata depocu ve eczacı kâr oranları ile %8 KDV eklenerek nihai perakende satış fiyatına ulaşılmaktadır.  Fiyat değişimi, TL/Euro kuruna bağlanmıştır. Ancak söz konusu kur cari piyasa kurlarından farklı olarak belirlenmektedir. İlaç fiyatlamasında kullanılan kur; bir önceki yılın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın günlük Euro satış kuru gerçekleşmeleri esas alınarak hesaplanacak olan yıllık ortalama Euro değerinin %60 olarak belirlenen uyarlama katsayısı ile çarpılması suretiyle belirlenmekte ve uygulandığı yıl içerisindeki kur değişimlerinden bağımsız olarak tüm yıl kullanılmaktadır. Bu uygulama sonucunda, ülkemizdeki ilaç fiyatları diğer ülkelere nispeten daha düşük seviyede seyretmektedir. Kişi başına düşen yıllık ilaç harcamalarında Türkiye 36 OECD ülkesi içerisinde son sırada yer almaktadır. Buna rağmen SGK’ın bütçe açığı devam ederken, kamu otoritesinin ilaç fiyatlarındaki artışları önleme çabaları da sürmektedir.

Ülkemizdeki bilgi, teknoloji ve sermaye birikimi yetersizliği nedeniyle ilaç sektörünün Türkiye’deki gelişimi, başlangıç günlerinden itibaren yabancı sermaye ve hammaddeye bağımlı olmuştur. Maliyeti oldukça yüksek olan Ar-Ge çalışmaları bilgi ve teknolojinin yanı sıra, uzun bir sürece sahip olup, yüksek tutarlı finansman da gerektirmektedir. Pazardaki fiyatlama politikaları nedeniyle kârlılıkların düşük olması sonucunda üretici firmalar yeni bir ilaç geliştirmekten daha çok, mevcut ilaçların eşdeğerlerinin üretilmesine odaklanmışlardır. Ülkemiz üretiminde kullanılan hammaddelerin yaklaşık %80’i ise ithal edilmektedir. Bu nedenle sektörün dış ticaret açığı yüksek seviyelerdedir. Global pazara nispeten düşük satış fiyatları ve buna bağlı olarak oluşan düşük kârlılık sonucunda, Ar-Ge çalışmalarına yapılan harcamalar da düşük seviyede kalmaktadır. Referans fiyat sistemi ve ithalata dayalı hammadde tedariki gibi unsurların yanında, mal fazlası olarak adlandırılan ve satılan ilaçların belli bir oranında aynı cins mal ya da malların depo ve eczanelere ücretsiz olarak verilmesine dayalı eşantiyon ilaç sistemi de sektörün karlılığını olumsuz etkileyen faktörlerden biridir.

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın (İEİS) verilerine göre, Türkiye’de 17’si çok uluslu firmalara ait 81 ilaç üretim tesisiyle 3’ü çok uluslu firmalara ait 11 hammadde üretim tesisi bulunmaktadır. Türkiye İlaç Sektörünün toplam cirosu 2018 yılında %26,1 büyüyerek 30,9 milyar TL satış büyüklüğüne ulaşmıştır. Söz konusu büyümeyi sağlayan en büyük etken Şubat 2018’de ilaç fiyatlarını belirleyen Euro kurunun %15 oranında arttırılarak 2,69 TL olarak belirlenmesidir.

Devamı için Raporu İndiriniz...